ANTALYA
Tarih, mitoloji, efsane fısıldayan antik
kentleri, huzur veren zümrüt yeşili ormanların ve Akdeniz’in pırıl pırıl
sularının bir araya geldiği turkuaz sahiliyle Antalya, deniz, güneş, kum ve
dahasıyla bir tatil için mükemmel bir tercih.
Derin geçmişi ve köklü bir kültürel
mirası ile eşsiz güzellikteki koyları ve yaylaları, bozulmamış plajları,
konforlu otel ve marinaları, renkli eğlence mekanları ve sanat dolu
festivalleri, Antalya’yı konuklarına sınırsız seçenekler sunan bir turist destinasyonu
haline getirmektedir. Günün doğuşundan batışına kadar güneşlenme keyfi; doğa
ananın kucağında açık hava sporlarının heyecanını yaşamak, zengin flora ve
faunaya sahip milli parkları, antik kentleri, müzeleri ve Kaleiçi’ni keşfetme
heyecanı; uzaklara alıp götüren dağların ve huzurlu Akdeniz koylarının gizemi;
gece yıldızların altında açık havada opera izlemenin büyüsünü yaşamak; Türk
mutfağının eşsiz lezzetlerini tatmak ve partilerin tadını çıkarmak bu
seçeneklerden sadece bazıları.
Ayrıca, konuksever inanları ile tanışmak da, Antalya’da geçirilen keyifli
tatilin hoş bir parçası.
Tarihçe
Antik Çağda Antalya’nın yer aldığı kıyı
bölgesi ‘’Pamphylia’’ olarak bilinirdi ve burada bulunan tarih öncesi
kalıntılar Paleolitik döneme kadar uzanırdı. Hititler döneminde bu toprakların
‘’Arzava’’ olarak bilinen yer olduğu kabul edilmektedir.
Antalya’nın kuruluşuna dair bir efsanede şöyle anlatılır;
Birgün II. Attalos emrindekileri toplar
ve ‘’Gidin bana öyle güzel bir yer bulun ki, tüm kralların ve hükümdarların gözü
kalsın, gidin bana yeryüzündeki cenneti bulun’’ der ve onları ülkenin dört bir
yanına salar. Aylar boyu askerler kralı memnun edecek cennet gibi bir yer
ararlar ancak bulamazlar. Ta ki bugünkü Antalya topraklarının bulunduğu
topraklara varana dek… Karşılaştıkları böylesine eşsiz doğal güzellik
karşısında, krallarının tarif ettiği cennetin burası olduğunu düşünürler. Hiç
zaman kaybetmeden krallarına cenneti bulduklarını söylemek için Bergama’ya geri
dönerler. Bunun üzerine, Attalos doğal olarak bölgeyi kendi görmek ister ve
askerleri ile birlikte Akdeniz kıyılarına doğru yola koyulur. Sonunda, bol
ormanla kaptı Toros Dağları’nın eteklerine ulaşır ve Akdeniz’in masmavi
sularıyla karşılaşırlar. Gökyüzü mavisinini, kumsalın incecik sarı kumlarıyla
karıştığını ve bakir ormanların yeşilini yansıtan denizin derin mavisini
görünce hemen büyülenir. Dünyanın en güzel noktası olduğuna ikna olduğu için
derhal oraya bir kent kurulmasını emreder. Kurulan kente de kralın onuruna
‘’Attaleia (Attalos’un kenti/yurdu) adı verilir. Bölgede Hititler, Lidyalılar,
Persler, Büyük İskender İmparatorluğu, Bizanslar, Selçuklular ve Osmanlılar
gibi birçok devlet kendi zamanlarında hüküm sürmüşlerdir. Evliya Çelebi’den
edindiğimiz bilgiye göre yabancıların hayranlıklarını Antalya’nın o zamanki adı
olan Adalya’ya ithâfen ‘’Ah Adalya’’ diye haykırarak ifade ederlerdi. Günümüzde
ise Antalya ‘’Akdeniz’in incisi’’ ve ‘’Türk Rivierası’’ olarak anılmakta ve
dünyanın en ünlü turizm merkezlerinden biridir.